Her istediği olan, sadece yüce Allah’tır. O, bu sıfat ve yetkide tektir, ortağı yoktur. Kul kulluğunu bilsin, haceti için Rabb’ine yönelsin, verilmeyince sabredip rıza göstersin diye her istediği verilmez.


Bir de dünya ile cennetin farkı bilinsin diye kula burada her istediği verilmez. Cennette ise kulun bütün istedikleri verilir. Bu yüce Allah’ın cennete giren kullarına bir vaadi ve müjdesidir. O ‘nun vaadi hak, gerçekleşmesi muhakkaktır.
Kul dünyada bir şeyin olmasını ister; Yüce Allah’ın da o konuda bir istediği vardır. Kulun istediği şey Allah’ın istediğine uyarsa yaratılır; uymazsa yüce Allah’ın istediği olur.


Bu durumda kul iki şeyden birini yapar; ya yüce Rabb’inin verdiğine razı olur rahat eder, ya da itiraz ile her anı sıkıntı içinde geçer. İtirazına tövbe etmezse sıkıntı ve azabı ahirette de devam eder.


Dünyada mutluluk nefsimizin her istediğini elde etmek ve onun keyfince yaşamak değildir. Mutluluk elindekine sevinebilmek ve onunla yetinebilmektir. Bu da yüce Yaratıcı’nın takdir ve taksimine razı olmakla olur.


Kul elinden geleni yaptıktan sonra yüce Mevla’sına güvenmelidir. O’nun her hükmünün bir hayır taşıdığını bilmelidir. Verdiğine şükür, vermediğine sabretmelidir. İnsan yapmadığı hayırlar için nefsine kızabilir; fakat niye istediklerimi yaratmıyor ve vermiyor diye yüce Yaratıcı’sına kızma, sitem ve serzeniş hakkı yoktur.


Mümin günahları dışında başına gelen her şeyi hoş görmekle rahat eder. Vermeyince Mevla, ne yapsın Mecnun ile Leyla.



Rabbinin hükmüne razı olan rahat eder.
Kadere teslim olan kederden kurtulur.
Elindekine kanaat edenin geçimi kolay ve huzuru çok olur.
Cenab-ı Hakkı tanıyan mü’min kimseye haset etmez
Haset eden mesut olmaz.



S. MUHAMMED SAKİ EROL