1 Kasım 2011

"Edeb, aklın tercümanıdır."

 
Hak yoluna giren talip için ana sermaye edeptir. Edebi olmayanın Allah yolunda elde edeceği hiç bir şeyi yoktur.


Edeb, kalbte, sözde ve fiilde olur

Kalbin edebi, niyette ihlas ve samimiyettir. Bunların sonucu, Allah için sevmek, Allah için vermek, Allah için yermek ve Allah için menetmektir. Bu hâl, imanın en yüksek zirvesidir ve kâmil insan olmanın alametidir. O, Allahu Tealanın sevdiği kullarına bir hediyesidir. Büyükler, bu ahlakın ihsan mertebesi olduğunu ve onun vücuda ancak zati zikir sayesinde yerleşeceğini belirtiyorlar.
Zati zikir; her yerde, her işte, her hâlde kalb, ruh, sır ve diğer latifelerle Allahu Teala'yı zikretmekten ibarettir.

Gavs-ı Bilvanisî Seyyid Abdulhakim el-Hüseyni (k.s) zikir ve edep hakkındaki bir sohbetinde şöyle buyurmuştur:
"Bakınız, bu milletin başına ne geldiyse gafletten geldi. Şah-ı Hazne (k.s): "gaflet kadar hiçbir kötü hâl yoktur" derdi. Kimin başına ne geldiyse nefsinin hilelerinden gafil kaldığı için gelmiştir. Bir kişi kendi kuvveti ile gafleti terk edemiyorsa edebe sarılsın. Şöyle ki, Rabbim her an her yerde beni görüyor diye düşünsün ve o konuda nefsini zorlasın. Açık ve gizli edeplere uymakla insanın kalbi uyanır. Böylece gaflet yok olur."

"Edep Yâ Hû!"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder