21 Kasım 2011

Hak teâlâ, hepimizi islâmiyyetin doğru caddesinde bulundursun

Hak teâlâ, hepimizi islâmiyyetin doğru caddesinde bulundursun Enbiyâ sûresi otuzbeşinci ve Ankebût sûresi elliyedinci âyetlerinde meâlen, (Her canlı, ölümün tadını tadacakdır!) buyuruldu. Bunun için, her insan ölecekdir. Ölümden kurtuluş yokdur. Hadîs-i şerîfde, (Ömrü uzun, ibâdetleri de çok olana müjdeler olsun!) buyuruldu. Dostu dosta ölümle kavuşduruyor. Bunun için, Allahü teâlânın âşıkları, ölümü düşünerek tesellî buluyor, üzüntüleri azalıyor.

 Ankebût sûresinin beşinci âyetinde meâlen, (Allahü teâlâya kavuşmak istiyenler! Biliniz ki, Allahü teâlâya kavuşmak zemânı herhâlde gelecekdir) buyuruldu. Evet, biz geride kalanlar ve nefse esîr olanlar ve Allahü teâlânın rızâsına kavuşmuş olanların ve dünyâya düşkün olmakdan kurtulanların sohbetlerinden mahrûm kalanlar, zararda ve başı yerdeyiz. Düâ ederek ve sadaka vererek her ân ölülerin yardımına koşunuz! Hadîs-i şerîfde, (Mezârdaki ölü, denizde boğulmak üzere olan kimse gibidir, babasından, anasından, kardeşinden ve arkadaşlarından gelecek bir düâyı hep beklemekdedir) buyuruldu.

Bundan başka, onların ölümünü görerek, kendi ölümünü de düşünmeli. Bütün varlığı ile, Allahü teâlânın beğendiği şeyleri yapmağa sarılmalıdır. Dünyâ hayâtının insanı aldatmakdan başka birşey olmadığını düşünmelidir. Dünyâ kazançlarının Allahü teâlânın yanında az bir kıymeti olsaydı, düşmanı olan kâfirlere ondan kıl ucu kadar vermezdi. Allahü teâlâ, bizi ve sizi, kendisinden başka herşeyden yüz çevirmekle ni'metlendirsin! Yalnız kendisine bağlanmakla şereflendirsin! Bu düâmızı, Peygamberlerin efendisi hurmetine kabûl buyursun ?aleyhi ve alâ âlihi ve aleyhim minessalevâti efdalühâ ve minetteslîmâti ekmelühâ"! Vesselâm, vel ikrâm.

3 Kasım 2011

Sen, kainatı yaratan Hakk’ın güzelliğinin bir aynasısın!

 
Acaba hiç düşündük mü evlilik hayatımızda
Allah’ın hangi ismine ayna oluyoruz veya olmalıyız?
Evet, eşinizi sevin, hem de çok sevin ki, ” Vedud” ismi, tecelli etsin üzerinizde…

Onun acılarını yüreğinizde hissedin, dertlerini dert bilin. Ne kadar şefkatli ve merhametli olursanız Cenab-ı Hakk’ın “Rahman” ve “Rahim” isimlerine o kadar çok ayna olursunuz.
...
...
Eşiniz, hoşunuza gitmeyen bir davranışta bulunduğunda günlerce ona karşı kin tutmayıp, her fırsatta yüzüne vurmayarak affedin ki, “Gaffar” ve “Gafur” ismi ayna olsun.

İşlediği kusur ve hatalarını başkalarına şikâyet ederek anlatmak yerine örtün ki, “Settar” ismi ayna olsun
Gücünüz nispetinde cömert davranıp, paraları bankada tutup eşinizi tek kuruşa hasret bırakmayın ki, “Cevâd” ismi ayna olsun,

Eşinizin hak ve hukukunu koruyup, gözetin ki, “Müheymin” ismi ayna olsun.

Fedakâr olun. Bununsa karşılığını eşinizden ziyade Allah’tan bekleyin. Ona lütuflarda bulunun ki, “Latif” ve “Vehhab” ismi ayna olsun,

Onun mutlu olmasına engel olmak yerine mutluluk yollarını açın ki, “Fettah” ismi ayna olsun.

Kulağınızı şikâyetlerine tıkamayın. “Bana ne o senin problemin” diyerek sıkıntılarından kaçmayın. Sözlerini işitin, şikâyetlerini duyun, isteklerini yerine getirin ki, “Semi” ismi ayna olsun,
Çaresizliğini görmemezlikten gelmeyin. Sevinçlerini, kederlerini ve ihtiyaçlarını görün ki, “Basir” ismi ayna olsun,

“Benim sıkıntım benim başımdan aşıyor. Bir de senin sıkıntılarınla mı uğraşayım?” demeyip, onun sıkıntılarından haberdar olun ki, “Habir” ismi ayna olsun,

Olumsuz bir davranışı karşısında hemen “Sen zaten hep böyle yanlış yaparsın.” diyerek yargılamakta acele etmeyin yumuşak davnanın ki, “Halim” ismi ayna olsun,

İstemeden hep verici olun ki, “Kerim” ismi ayna olsun,

Sorularını cevaplayın, ihtiyaçlarını yerine getirin ki, “Mucib” ismi ayna olsun,

Yapamadığı ve size başvurduğu işlerini yapın ki, “Vekil” ismi ayna olsun.

İşten gelir gelmez TV’nin karşısına geçip oturmayın. Kafanızı gazeteye gömmeyin. Eşinizle candan dost ve arkadaş olun ki, “Veliyy” ve “Enis” ismi ayna olsun,

Eşinizin bir gömleğinizi ütülemesinden, sevdiğiniz bir yemeği yapmasına kadar “Aman canım bu senin görevin. Zaten yapmak zorundasın.” demek yerine yaptığı iyilikleri takdir edip teşekkür edin ki, “Hamid” ismi ayna olsun..

2 Kasım 2011

ÇÖZMEK VE BAĞLAMAK!!!


"Eğer irşad etmek vaaz ve nasihatla olsaydı, çok güzel vaaz eden nasihatta bulunan hocaların, mollaların etrafında cemaatlerin bulunması, onları irşad etmesi icap ederdi. Halbuki hiç de öyle değil." Demek ki, bu iş zahirî değil. Bu iş, yani kulluğa davet vaaz ve nasihatla değildir. Ancak ve ancak sâdâtın mânevî tasarrufu tesir ve irşada sebeptir.

 "Bir şeyhe sormuşlar: "işiniz nedir, sanatınız nedir, siz neyle meşgul oluyorsunuz?" diye. Demiş ki: "Bizim işimiz çözmek ve bağlamaktır." Nasıl çözmek ve bağlamak? diye sorduklarında şöyle cevap vermiş: "Bize gelenlerin kalplerini dünyadan çözer, âhirete bağlarız."

GAVS SEYYİD ABDULHAKİM EL HÜSEYNİ (K.S)

1 Kasım 2011

"Edeb, aklın tercümanıdır."

 
Hak yoluna giren talip için ana sermaye edeptir. Edebi olmayanın Allah yolunda elde edeceği hiç bir şeyi yoktur.


Edeb, kalbte, sözde ve fiilde olur

Kalbin edebi, niyette ihlas ve samimiyettir. Bunların sonucu, Allah için sevmek, Allah için vermek, Allah için yermek ve Allah için menetmektir. Bu hâl, imanın en yüksek zirvesidir ve kâmil insan olmanın alametidir. O, Allahu Tealanın sevdiği kullarına bir hediyesidir. Büyükler, bu ahlakın ihsan mertebesi olduğunu ve onun vücuda ancak zati zikir sayesinde yerleşeceğini belirtiyorlar.
Zati zikir; her yerde, her işte, her hâlde kalb, ruh, sır ve diğer latifelerle Allahu Teala'yı zikretmekten ibarettir.

Gavs-ı Bilvanisî Seyyid Abdulhakim el-Hüseyni (k.s) zikir ve edep hakkındaki bir sohbetinde şöyle buyurmuştur:
"Bakınız, bu milletin başına ne geldiyse gafletten geldi. Şah-ı Hazne (k.s): "gaflet kadar hiçbir kötü hâl yoktur" derdi. Kimin başına ne geldiyse nefsinin hilelerinden gafil kaldığı için gelmiştir. Bir kişi kendi kuvveti ile gafleti terk edemiyorsa edebe sarılsın. Şöyle ki, Rabbim her an her yerde beni görüyor diye düşünsün ve o konuda nefsini zorlasın. Açık ve gizli edeplere uymakla insanın kalbi uyanır. Böylece gaflet yok olur."

"Edep Yâ Hû!"

Emri bari olmayınca sanma bir çöp deprenir...



Hak kulundan intikamını yine kul ile alır,

Bilmeyen ilm-i ledünü anı kul yaptı sanır.

Cümle eşya halıkındır kul eliyle işlenir,

Emri bari olmayınca sanma bir çöp deprenir.

İmam-ı Rabbani
 

Nutk-u Şerif


Hâkk suretidir âlem-i imkan ile adem,

Bundan güzeli nerdeki, Cennet’te mi sandın?

Her yer ne güzel menba-i hüsn, insan güzeli,

Sen de bu cemali, huri gılmanda mı sandın?

Her yerde , fakat ârifin kalbindedir Allah,

Yoksa sen onu arz-ı semavatta mı sandın?

Dünya diyerek geçme sakın, burdadır her şey,

Mizan-ı sıratı mutlaka orda mı sandın?

Cennet-ü duzah, gam vü sürur, zulm ile nur,

Yaptıklarının gölgesi, hariçte mi sandın?

Bilgin sana kıymet, talebin neyse, osun sen,

İnsanlığı, sade yiyip içmede mi sandın?

Halin ne ise, müşteri sen oldun o hale,

Noksanı meğer adl-i ilahide mi sandın?

Fikrim bu benim, virdim ise her lahzada ah,
Sen ah-ı ateş suzumu beyhude mi sandın?

Yeniler her ah ile Kenan ahd-i elesti,

Ahım acaba, neffay-ı habide mi sandın?

KENAN RIFAİ


dûzah: cehennem
gamm u sürür: hüzün ve sevinç
vird: sık sık ve devamlı okunan dua
âh-ı ateş-sûz: yakıcı ateşin ahı
ahd-ı elest: bezm-i elest'te yapılan ahd
nefha-yı hâbîde: uyuyanın esneyişi
 



DERDİM DERMANMIŞ BANA


Ey derde dermân isteyen
Yetmez mi dert dermân sana?


Ey râhat-ı cân isteyen
Kur’an geldi, ferman sana


Yağma edersen varlığın
Gider gönülden darlığın


Mahveylersen ağyarlığın
Hem dost olur mihman sana


Sermâye bu yolda heman
Teslim olmak Hakka, inan


Sıdk ile Allah’a dayan
Etmez mi gör, ihsan sana


Kur’ana bel bağlar isen
Aşka yürek dağlar isen


Fırat gibi çağlar isen
Tez bulunur umman sana


Niyazi, yüzün eyle hâk
Gel nefsini eyle helak


Gönül sarayın eyle pâk
Zahir ola sultan sana



(Niyazi MISRİ)

TESLİM OLMAK...

Allah'a giden yolun kaidelerinden biridir teslim olmak...
Kurban ederken İbrahim Peygamber gibi,
Kurban olurken İsmail Peygamber gibi...
TESLİM OLMAK...
Bu dünya gözümüzü bağlayan bir bez parçasından ibaret iken,
ve bize tek vaad ettiği bu bez miktarınca bir karanlıkken
gözlerimizi kapatan bu düğümü çözüp
Dostun kapısına yürümektir teslim olmak....