Nefsi ve hevâyı kendinden defet.
Nefsânî – hevâî duygulardan sıyrıl.
Tasavvuf erbabının ayakları altında bir zemîn (yer), avuçları içinde de bir toprak ol. Azîz ve Celîl olan Allah; ölüden diriyi, diriden de ölüyü çıkarır. Nitekim İbrahim aleyhisselâmı, küfür üzere ölmüş ebeveyninden vücûda getirmiştir.
Mümin, hayât sahibidir, diridir. Kâfir ise ölüdür. Tevhîd erbabı (muvahhid), hayât sahibidir, diridir.
Müşrik (putperest, Allah’a eş – ortak tanıyan) ise ölüdür. İşte bunun içindir ki, rivayet edilen bir kelâmında, Azîz ve Celîl olan Allah şöyle buyurur:
— Benim mahlûkatımdan ilk ölen İblîs’dir.
Bu kelâmı ile, sânı yüce olan Allah şöyle buyurmuş oluyor:
— İblis, Bana ısyân etti. Neticede günahkârlıkla öldü.
Bu zaman, âhirzamandır. Nifak çarşısı açılmıştır, yalan çarşısı açılmıştır.
Ey ahâlî!
Münafık, yalancı, deccal,… kişilerle oturmayınız!
Yazık sana ki, nefsin münâfıkdır, yalancıdır, kâfirdir, fâcirdir, müşrikdir. Böyle olduğu halde sen onunla nasıl oturuyorsun?
Ona muhalefet et, asla muvafakat etme. Onu bağla, asla salıverme. Onu hapset, zindana at. Kendisine, ancak zarurî olan haklarını ver. Fazla verme. Onu mücâhedelerle kahret, itaat altına al!…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder