Vah sana ki, Allah’ı sevdiğini iddia ediyorsun. Fakat O’ndan başkasını seviyorsun.
Allah’ın sevgisi saflığın, temizliğin ve hâlisiyetin ta kendisidir. O’nun gayrisi ise kirliliktir, temiz olmamaktır. Sen, Allah’ın sevgisi hâlis safiyeti başkalarının sevgisi ile kirletirsen sen de kirlendirilirsin. Allah’ın dostu İbrahim aleyhisselâm ile Yakûp aleyhisselâmın başına gelen senin de başına gelir. Vaktiyle onlar, kalblerindeki birer ateşle, evlâdlarına meyletmişler, onlara sevgi ile bağlanmışlar ve malum musibetlere dûçâr olmuşlardı.
Yine, vaktiyle, Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem, kızının oğulları Hasan ile Hüseyin’e karşı kalbinde bir sevgi duymuştu. Bir ara Cebrail aleyhisselâm geldi ve Allah’ın Resulüne sordu:
— Onları seviyor musun? Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: Evet. Seviyorum.
Bunun üzerine Cebrail aleyhisselâm dedi ki: Onların biri zehirlenecek. Diğeri de şehid edilecek…
Bu hâdiseden sonra, Allah’ın Resulü o iki torununun sevgisini kalbinden çıkardı. Orayı bütünüyle, Azîz ve Celîl olan Rabbına tahsis etti. Onlar sebebiyle olan sürür ve neş’esi de hüzün ve kedere dönüştü…
Azîz ve Celîl olan Allah, peygamberlerinin, velîlerinin ve sâlih kullarının kalblerine gayret-i ilâhî ile nazar eder. Orada, kendisinden başkalarına yer verilmesini istemez.
Allah’ın rahmeti onun üzerine olsun, ashâbdan Muâz radiyallâhü anh, hep şöyle duâ ederdi: Allah’ım, eğer benim murat ettiğimi yapmayacaksan, o zaman bana, senin murat ettiğine sabır ve tahammül gücü ver!…
EY OĞUL!
Kadere rızâ göstermek, kavgalar, çekişmeler ve didişmeler sonunda dünyalığa nail olmaktan daha güzeldir. Kadere rızâ göstermenin sıddîkların kalbinde husule getirdiği tatlılık, nefsânî arzularla zevklere nâiliyetin verdiği tatdan çok daha büyüktür. Allah dostlarının nazarında, kadere razı olmak, dünyadan ve bütün dünyadakilerden çok daha tatlıdır. Zîrâ Allah’ın takdirine râzî olmak, her hâl-ü kârda hayâtı güzelleştirir, tatlılaştırır, huzurlu kılar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder