3 Temmuz 2012

Vah sana!

Senin için bütün beyhude yolların tamamı kapanıp yalnız Allah’a giden yol açık kalmadıkça O’na olan muhabbet ve sevgin kemâle ermez. Senin sevgilin öyle bir sevgilidir ki, Arş’dan yerin dibine kadar, bütün var­lıkların sevgisini senin kalbinden çıkarır. Hem de öyle bir çıkarır ki, artık ne dünyayı seversin, ne de âhıreti. Kendinden dahi ürküntü du­yar, yalnız O’nunla ünsiyet edersin, öyle ki, tıpkı Leylâ’nın Mecnûn’u gibi olursun.

Vah sana!

Sen de konuşuyorsun. İnsanlara sen de bir şeyler söy­lüyorsun amma, senin konuşmalarından sonra ortalığı bir zulmet kap­lıyor. Benim ne yerde, ne gökte, ne dünyada, ne de âhırette, Allah’dan başka kendisinden korkacağım veya bir şey umacağım bir tek varlık dahi mevcut değil…

Bir defasında, sâlihlerden birine soruldu:    Rabb’ını görebiliyor musun? Salih kişi, buna cevaben dedi:
—   O’nu görmesem yerimde duramam…

Soranlar dediler: Nasıl görüyorsun? Salih dedi:

O’nun varlığı gözlerimi kaplar. Böylece gözlerim Rabbını gö­rür. Tıpkı cennette kullara kendisini göstereceği gibi, burada da gös­terir. Kişinin kalbi, Rabbının sıfatlarını görür. İhsanını görür. İyili­ğini görür. Rahmetini görür. Bereketini görür…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder