19 Eylül 2011

Şeb-i Arûs



Büyük kısmını zikir ve tâat ve Kur’an-ı Kerim okumakla geçirdiği gecenin sabah namazı vaktinde abdest tazeleyip namazını kıldı, sonra yanındakilerden kefen istedi. Kefeni öpüp yüzüne sürdü, başına koydu: “Ey benim Rabbim, Mâlikim! Emrin başım gözüm üzere olsun” dedi. Odasına girdi. İçeride, her zamankinden çok kaldı. Dışarı çıkmadı. Bunun üzerine oradakilerden üç kişi içeri girince, İmam-ı Gazali hazretlerinin kefenini giyip, yüzünü kıbleye dönüp, ruhunu teslim ettiğini gördüler. Başı ucunda şu beytler yazılıydı:

Beni ölmüş sanıp üzerime ağlayan ve bana üzülerek ağıt yakan kardeşlere söyle ki,

Beni ölünüz mü sanıyorsunuz? Vallahi o ölü ben değilim.
Ben “sur” dayım, bu da benim cesedim. O bir zamanlar benim barınağım ve gömleğimdi.

Ben hazineyim ve örtüm de içinde sıkıntı çektiğim topraktan bir tılsımdır.

Ben sedef içinde bir inciyim, sıkıntıdaydım, sıkıntıyı terk ettim.

Ben bir serçeyim, bu da benim kafesim. Ondan uçup gittim, o ise rehin kaldı.

Beni kurtaran ve benim için yükseklerde mesken hazırlayan Allah’a hamd olsun.

Bugünden önce aranızda ölüydüm, canlandım ve kefeni çıkardım.

Ben bugün Mele-i Âla ile münâcâtta bulunuyor ve Allah’ı apaçık görüyorum

Levh’in karşısında durup uzak, yakın her şeyi görüyor ve okuyorum.

Yediğim içtiğim birdir. Bu bir semboldür, onu iyi idrak edin.
O, ne akıcı bir şarap, ne de baldır. Hayır, su da değil, bilakis süttür.

Bu sırrı anlayın, içinde bir haber var; yani lafızların altına gizlenmiş bir mana...

Evimi yıkın, kafesimi de sarsın, tılsımı bırakın fani olsun.
Elbisemi de gömleğimi de yırtın ve hepsini defnedilmiş olarak yok olmaya terk edin.

Ben yolculuğa çıktım ve sizleri arkamda bıraktım. Diyarınızı vatan edinmeye razı olamam.

Ölümü ölüm sanmayın, o gerçekte bir hayattır ve arzuların son noktasıdır.

Bu diyar derin bir uykudadır; ancak öldüklerinde uykuları dağılır.

Ölümün gelişi sizi hiç ürkütmesin; o sadece buradan bir intikaldir.

Gayret ederek azık edinin, hiç kusur işlemeyin; bizden olup da kusur işleyenler akıllı değildirler.

Rahmeti bol olan Rabbe hüsn-ü zan edin; O, iyiliği karşılıksız bırakmaz, Ona güvenin.

Nefislerimizin mayası aynıdır; bedenlerimiz de öyledir.

Kendimi siz olarak görüyorum; inancım sizin de ben olduğunuzdur.

Bana merhamet edin ki, kendinize de merhamet etmiş olasınız; bilin ki siz de izimizden geleceksiniz.

Ne zaman bir iyilik olsa lehimizedir; ne zaman da bir kötülük olsa bizdendir.

Allah’tan kendim için rahmet diliyorum; duama âmin diyen dostlara Allah rahmet etsin.

Benden sizlere selamın en güzeli; Allah’ın selam ve senâsı üzerinize olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder