23 Eylül 2011

SENİ ÖZEL KILAN SEVDİĞİN DEĞİL SEVGİN!!!



Aşık olmakla sevmek arasındaki farkı sormuşlar (?)

Cevaplamış Şems:

-Senin baktığına herkes bakar;ama senin onda görebildiğini herkes göremez.

-Herkes aşık olabilir;ama hiçkimse senin gibi sevemez.Tek fark sensin.

-Seni özel kılan sevdiğin değil, sevgin..[Şems-i Tebrizi]..

SEVMEK...


Sevmek; Aşkın nârında yanabilmek,

Sevmek; Yandıkça “insan” olunduğunun farkına varabilmektir!..

Sevmek; Allah’ın adıdır

Sevmek; kulun muradıdır

Sevmek; elinde bulunan bütün varlığı sevdiğine bağışlayıp, senden sana hiç bir şey kalmamasıdır. Onun verdiğinden başka birşey almamandır. Onu da alırken sevdiğinin rızası için almandır.

Sevmek; Aşkın nârında yanabilmek,

Sevmek; Yandıkça “insan” olunduğunun farkına varabilmektir!..

Sevmek; Kâh bulutların üzerinde gezinmek, Kâh yeryüzünde sürünmektir!..

Sevmek ; “Delilerle sır boncuğu dizebilmek,” Her çirkinlikte bile bir güzellik görebilmektir!..

Sevmek; bıkmadan usanmadan sabırla yol beklemektir.

Sevmek ; sahiplenmektir, korumaktır.

Sevmek ; şefkattir, merhamettir

Sevmek ; Nakış nakış dokumaktır Duygularını.

Sevmek; Gerektiğinde nefsine “dur” diyebilmek,

Sevmek; Her şeyden önce gururunu yenebilmektir!..

Sevmek ; Cesur olmaktır

Sevmek ; en olmadık yerde hayatını ortaya koyabilmektir.

Sevmek; Neden ve ne olursa olsun, kin beslememek, nefret etmemektir!..

Sevmek; Konuşmadan anlaşabilmek,

Sevmek; Soğuk kış gününde paylaşabilmektir bir tek kocuğu,

Sevmek ; duyguların en asilidir

Sevmek; neslin devamını saglamaktır

Sevmek; Nefes alabilmek,

Velhasılı sevmek; Yaşamaktır... Yaşatmaktır!..

Sevmek; Her karara saygı gösterebilmek, Paylaşmayı kabullenmektir.

Sevmek; İncinsen de, kırılsan da asla küsmemek,

Sevmek; Sanki hiçbir şey olmamışçasına, çarpıp çıktıgın kapıdan dönebilmektir!..

Sevmek; “Yetti gayri” dememek,

Sevmek; Yorulmak nedir?.. Usanmak nedir?..Bilmemektir!..

Sevmek; Ona yürürken ayagına batan dikenlerin acısını hissetmemektir...

Sevmek; kendi tarafından olan çoğu, az gorüp, sevdigin tarafından olan azı, çok saymaktır...

Ey bütün kainatı, Sevgili Muhammed’in aşkıyla, sevgisiyle yoktan var eden Yüce Rabbim!

Bizi sensiz, yüreğimizi merhametsiz, muhabbetimizi Muhammed'siz bırakma...

22 Eylül 2011

AŞK...

 

Ey gönül! Âşık olmadan,ne hüznün ne de sevincin tanımını yapma!
         AŞK,madalyonu ters çevirten bir tılsım gibidir..

***
Yorulacaksan,zorlanacaksan,şikâyetçi olacaksan,
        keşkelere sığınacaksan,söze "ama" diye başlayacaksan,
        girme aşk yoluna; aşk yolunda "U" dönüşü yoktur!
        Aşk der ki,sana: Yolumdaysan başım feda yoluna,ama
        bil ki seninde başını isterim yoluma..
           Kahır,kapris gelecekse senden âmenna!Ama ayağına
        diken batarsa yolumda ah edip vahlanma!..
        AŞK bilek gücü değil "YÜREKTİR"!
        Yüreğin yetmiyorsa,düşme yollara!!!

***
Canan'a can olan bilmez canın kıymetini...  
       Canan da bilmez,canına can olanın kıymetini..!
***
Dünya gözü ile bakan "YÜZÜ";
         Gönül gözü ile bakan "ÖZÜ" görür!

***
İncir çekirdeğini doldurmayacak kadar diye küçümserler ki;
         Kalp pek mi büyük incirden?
         Bakın bakalım insan neler çekiyor,
incir çekirdeği kadar kalbe düşenden...

***
Diyorsun ki; "ben sana gönlümü verdim."
         İyi de gönül dediğin nedir ki toprağa girince
toz olur,toprak olur.
         Ben sana ruhumu veririm.Çünkü ruhum sende sonsuzluk olur!

****
Ne gönlümün derdini sor bana..Ne sararan yüzümü sor..
         Ne de içimin ateşini sor..Gel gözünle gör,gel artık..

***
Gönlüme girmene lâfım yok!.. Ama mâlûmdur ki;
karga gül bahçesinde gezmekle
          bülbül olmaz.BİLESİN SEN DE..!

***
Dilin anlatışı aydınlatır,aydınlatır ama,dile düşmeyen,
söze gelmeyen AŞK,daha da  aydındır..

***
Dostdan,yakınlardan gelen bir cefâ...
Düşmanın üçyüzbin cefâsına bedeldir...

Mevlânâ'nın Şems-i Tebrizî'ye yazdığı mektup




Sensizliğe alışmak...Her türlü teselli sözü bir ihanet geliyor kulağıma. Ne tuhaf ki dün seni bana kötüleyen diller,bugün sensizliğin efkârındaki Mevlânâ'yı teselli için dil döküyorlardı. Her türlü teselli sözü bir ihanet geliyor kulağıma. Parmaklarım alev alev yanıyor.Kâğıt tutuşacak mektup yanacak diye çekiniyorum.

     Cehennemden betermiş seni kazanmak için senden uzaklaşmak. Kırk senedir beklediğimdin. Geç bulduğumdun. Şimdi yoksun. Daha kaç sene bekleyeceğim.Çöldeki kumlar kadar susuzum. Gelişin nisan yağmuru olsun.Hanidergâhımızın avlusuna bakırdan koskoca bir taş koymuştum.Nisan yağmurları dolsun da orucumuzu bin bereketli yağmurla açalım diye.Gönlümün nisan yağmurlarıyla ıslanan gülü açmayacak mısın hâlâ? Sözlerin kulaklarımda hâlâ taze.Kelimeler yıldız yıldız.Cümlelerin mehtapların en şahanesi.Tebessümün geliyor gözümün önüne. Vuslat gibi güzel bir sabah güneşi gülüşlerin.Biz birbiriyle genişleyen, kenetlenen ve sonsuzlaşan tek ruhuz.

     Gel ŞEMS,ayakların kudüm olsun,kolların rebap,soluğun ney olup vuslat müjdesini üfleyerek gel. Nasıl bir pınarsın sen ŞEMS? İçtikçe susadığım.Nasıl bir ateşsin sen ey ŞEMS? Yandıkça serinlediğim. Sen görünüşe erişemediğim pasını silemediğim. Karanlığım, Güneş'im.Gönlüm,aziz dostum!

Nerelerdesin,ya dön artık yurduna,ya da iki satır yaz bize... Kim gücendirdi senin o nazende yüreğini,hangi kem söz,hangi sinsi nazar seni benden kopardı,ey ŞEMS.Varım yoğum sensin. Sende yoksan ben bir hiçim bilmez misin? Kavline mestân olan Mevlânâ'ya ayrılığı hediye etme. Etme ŞEMS...
                                      

                             Duydum'ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme
                             Başka bir yâr başka bir dosta meylediyorsun,etme
                             Sen yâdeller dünyasında ne arıyorsun,yabancı
                             Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun,etme
                             Çalma bizi bizden bizi gitme o ellere doğru
                             Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun
                             Ey ay felek harab olmuş alt üst olmuş senin için
                             Bizi öyle harab öyle alt üst ediyorsun, etme

                             Ey makamı var ve yokun üzerinde olan kişi
                             Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme
                             Sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan
                             Ayın'da evini yıkmayı kastediyorsun, etme
                             Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan
                             Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme
                             Âşıklarla başa çıkacak güçün yoksa eğer
                             Âşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme
                             Ey cennetin cehennemin elinde olduğu kişi
                             Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme
                             Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize
                             O zehri o şekerle sen bir ediyorsun, etme...
                             Bizi sevindiriyorsun huzurumuz kaçar diye
                             Huzurumu bozuyorsun sen mahvediyorsun, etme
                             Harama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı
                             Ey hırsızlığa'da değen hırsızlık ediyorsun, etme
                             İsyan et ey arkadaşım söz söyleyerek an değil
                             Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme!

20 Eylül 2011

GAZEL





Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı âhımdan murâdım şem'i yanmaz mı

Kamu bîmârına cânân deva-yı derd eder ihsan
Niçün kılmaz bana derman beni bîmar sanmaz mı

Şeb-i hicran yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım
Uyarır halkı efgânım kara bahtım uyanmaz mı

Gûl-i ruhsârına karşu gözümden kanlu akar su
Habîbim fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı

Gâmım pinhan tutardım ben dedîler yâre kıl rûşen
Desem ol bî-vefâ bilmem inanır mı inanmaz mı

Değildim ben sana mâil sen ettin aklımı zâil
Beni tan eyleyen gafîl seni görgeç utanmaz mı

Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır
Sorun kim bu ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı

FUZULİ

Cânı Kim Cânânı İçün Sevse Cânânın Sever



Cânı kim cânânı içün sevse cânânın sever
Cânı içün kim ki cânânın sever cânın sever

Her kimün âlemde mıkdârıncadur tab'ınde meyl
Men leb-i cânânumu Hızr Ab-ı Hayvânın sever

Başa dem düştükçe taksîr eylemez eyler meded
Ol sebebden muttasıl çeşmüm ciger kanın sever

Müşg-i Çîn âvâre olmuşdur vatandan men kimi
Hansı şûhun bilmezem zülf-i perîşânın sever

Şu ki ser-gerdân gezer başında vardur ki hevâ
Gâlibâ bir gül-ruhun serv-i hırâmânın sever

Akıbet rusvâ olub mey-tek düşer il ağzına
Kim ki bir ser-mest sâkî lâ'l-i handânın sever

N'olacakdur terk-i ışk etme Fuzûlî vehm edüb
Gâyeti derler ola bir bende sultânın sever

FUZULİ

NE OLURDU SEN RAZI OLSAYDIN BENDEN!!!

Ne olurdu, seninle tatlılaşsaydım; yaşayış zaten acı.
Ne olurdu, sen razı olsaydın benden de, herkes kızsaydı bana.

Ne olurdu, seninle aram düzgün olsaydı da,
 bütün alemlerle aram açılsaydı, dünya yıkılıp yansaydı.

Sen beni sevdikten sonra malın mülkün değeri mi olur?
Zaten toprak üstünde ne varsa hepsi de toprak olacaktır.

Alem O'nunla kaimdir ve O'nsuz olan hiçbir şey yoktur.
O'nun rızası, rahmeti, bereketi ve tecellisi olmayan hiçbir şeyin değeri yoktur.

HAZRETİ İNSAN




Ey Kitabullahın  nüshası insanoğlu!

Sen, kainatı yaratan Hakk’ın güzelliğinin bir aynasısın!

Her şey sensin. Alemde ne varsa, senden dışarıda değil.

Her ne ararsan onu,
kendinden iste, kendinde ara.

KİM EDEBİNİ GÜZEL YAPARSA ALLAHA YAKLAŞTIRILIR!!!

Ey Cemaat !


Siz yakında öleceksiniz. Sizin üzerinize ağlanmadan evvel ölüm baki olmadan önce siz ağlayınız.Sizin için üst üste yığılmış çok günahlar vardır.Sizin kalpleriniz dünya hırsı ile hasta haldedir. O hasta kalplerinizi Hazreti Rahmana çevirerek tedavi ediniz.
Sizi azdıracak şeyleri talep etmeyiniz. Size kafi gelecek şeyler ile kanaat ediniz. Akıllı insan hiçbir şey ile şımarmaz. Hepiniz hesabıda haramıda unuttunuz!!!


Ey Oğul !


Sen kalp sahiplerine, EVLİYAULLAHA talebe ol hizmet et. Ta ki senin için kalp olsun… Senin için elbette Allahın hükmü ile hükmeden , ilmi ile amel eden bir MÜRŞİD gerektir… O sana nasihat eder, O sana bilmediğini öğretir , O senin ahlakını temizler….


Ey her şeyi satan kimse !


Dünyaya mukabil hiçbirşey satın almadın , Sen ahreti terk ederek dünyayı satın aldın! Sen hastalık içinde hastalıksın , sen yokluk içinde yokluksun, cehalet içinde cehaletsin .   


Sen hayvanatın yediği gibi hiç kontrol etmeden , incelemeden , hiç hesaba çekileceğini düşünmeden yiyorsun ….


Hepimiz hizmetçiyiz şeriata hizmet ederiz. Her kim dine hizmet ederse ona hizmet olunur. Her kim itaat ederse ona itaat olunur. Her kim Allaha yaklaşmak isterse yaklaştırılır. Her kim mütevazi olursa yükseltilir.  Her kim kerem sahibi olursa ona karşı kerem edilir. KİM EDEBİNİ GÜZEL YAPARSA ALLAHA YAKLAŞTIRILIR.

KALBİNİ HELAL YEMEKLE TEMİZLE...

Ey oğul!

Helâl yemek suretiyle kalbini temizle. İşte o zaman Rabbini tanırsın. Lokmanı, elbiseni ve kalbini temizle. İşte o zaman safi, temiz olursun. Henüz vakit geçmeden kalbinle Rabbine dön. Sen iyi kimselerin hallerini dilinle anlatmak ve o halleri de kendin için temenni etmekle yetindin. Tıpkı avucuna suyu alıp yumruk yaparak sıkan kişi gibi ki, elini açtığı zaman orada bir şey bulamaz.


KALBİNİN İSTEMEDİĞİ DÜNYALIĞI BIRAK !!!

Ey oğul!

Eline bir dünyalık geçtiği ve kalbinin de ondan hazzetmediğini gördüğün zaman onu bırak, alma. Kalb, iyi ile kötüyü, faydalı ile zararlıyı, hayır ile şerri birbirinden ayırd etme melekesine sahiptir. Himmet ve gayretin nisbetinde Allah'ın lütfuna mazhar olursun. Allah'tan başka ne varsa kalben hepsinden sıyrıl, hepsinden uzaklaş. Ta ki ona yaklaşabilesin.

ÇALIŞ DİDİN YARDIM RABB'İNDENDİR !!!

Ey oğul!

Çalışmadan ayağına hiçbir şey gelmez. Bazı şeyler de sana mutlaka lâzımdır. Çalış, didin; yardım, izzet ve celal sahibi Rabbindendir. Üzerinde bulunduğun bu denizde hareket et, dalgalar devamlı seni üstte tutacak ve sahile ulaştıracaktır. Dua senden, cevap vermek Rabbindendir. Çalışmak senden, başarı Allah'tandır. Kötülükleri terk etmek senden, hamiyet ve gayret vermek Allah'tandır. İstediğin şeyde dürüst ol, samimi ol, ihlâslı ol. Allah sana yakınlık kapısını mutlaka gösterecektir.

NEFSİNE AĞLA!!!

Ey oğul!

Bu halinden utanmıyor musun? Kendi nefsine ağla, gözyaşı dök. Zira bu halinle sen doğruya ve başarıya ulaşmaktan mahrum kalırsın. Hiç utanmıyor, haya etmiyor musun ki, bugün itaatkâr oluyorsun, yarın âsi oluyorsun. Bugün ihlaslı oluyorsun, yarın riyakâr.

19 Eylül 2011

ÖMRÜNÜ HAK YOLDA GEÇİR !!!

Ey oğul!

Sanatı öğrenebilmek için sıkıntıya ve meşakkate katlanmak zorundasın. En güzel ve mükemmel eseri meydana getirmek için bin kere yapar, yıkarsın. Eğer ömrünü hak yolda, kendini en iyi şekilde yetiştirmekle harcarsan Allah senin için hiç yıkılmayacak bir bina yapar.

İYİ NİYETLİ OL !!!

Ey oğul!

Kimseye eziyet etmemeye ve zarar vermemeye gayret et. Herkese karşı iyi niyetli ol.

SOFRANA FAKİRLERİ ORTAK ET !!!

Ey oğul!

Oruç tut. İftar ederken sofrana fakirleri de ortak et, onlara de yedir. Tek başına yiyip içme. Böyle yapmayan kimsenin fakir olup dilenciliğe düşmesinden korkulur.

AHLAKI DÜŞÜKLERDEN UZAK OL !!!

Ey oğul!

Ahlakı düşüklerden uzak dur. O zaman halis mü'min olursun. Hükümde hakkaniyet üzere ol. O zaman ilimde halis olursun.

AMELİNİ SADECE ALLAH RIZASI İÇİN YAP !!!

Ey oğul!

Sana amellerinde ihlas gerek. Amellerini sırf Allah rızası için yapmalısın. Gözünü, amellerinden ve onlara gerek insanlardan, gerekse Allah'tan karşılık beklemekten uzak tut.

İBADETİNE ALDANMA !!!

Ey oğul!

İbadet ve taatine aldanma. Allah'ın onları kabul etmesini iste. Şu anda sen Allah'a kulluğunu yapma gayreti içindesin. Olur ki içinde bulunduğun bu durumdan başka bir duruma düşebilirsin.

CAHİL DÜNYADA FERAHLANI !!!

Ey oğul!

Cahil dünyada ferahlanır. Dünya nimetleri ile zevk sefa sürer. Âlim ise dünya hayatını bir fırsat bilir. Manevi mertebelerde yükselme gayreti içinde bulunur. Cahil kaderle çekişir, ona karşı çıkar; âlim ise kadere boyun eğer, razı olur.

KUR'AN İLE AMEL ET !!!

Ey oğul!

Kur'ân ile amel etmek seni Kur'ân'ın mevkiine'yükseltir, oraya oturtur. Sünnet ile amel etmek seni Resul-i Ekreme (a.s.m.) yükseltir. Resulullah, kalbi ve mânevi himmeti ile Allah dostlarının kalbleri çevresinden bir an bile ayrılmaz. Onların kalblerine Allah'a yakınlık kapısını açar.

KALBİNLE ALLAH'A DÖN !!!


Ey oğul!

Dünya bir denizdir, iman da gemidir. Kaptan ise ibadet ve taatlerdir. Ahiret de bu denizin sahilidir. Kalbinle Allah'a dön. Allah'a tevekkül eden kişi, Ona dönen kişi demektir.

KARŞILIK BEKLEMEDEN HİZMET ETMEYE ÇALIŞ !!!

Ey oğul!

En iyisi zayıflık zamanında başkalarından bir şey isteme. Ayrıca sende idrak edemeyeceğin ve başkalarına anlatamayacağın, göremeyeceğin ve başkalarına gösteremeyeceğin bir hal bulunmamalıdır. Eğer karşılık beklemeden ve almadan vermeye gücün yeterse hemen yap. Karşılık beklemeden hizmet edebiliyorsan hemen yap. Allah yolunun yolcuları, yaptıklarını sırf Onun için, Onun rızasına uygun olarak yaptılar. Allah da, hoşlarına gidecek şeyleri, dünyada da, âhirette de onlara gösterdi ve gösterecektir

İHLAS SAHİBİ OL !!!

Ey oğul!

İlim ve irfan öğren ve ihlâs sahibi ol. Ta ki, nifak, ikiyüzlülük ve samimiyetsizlik tuzağından kurullasın, ilim ve irfanı halkın teveccühünü kazanmak ve dünyalık top lamak için değil, Allah'ın rızası için öğren. İlim irfanı gerçekten Allah rızası için öğrendiysen Onun emirlerini sevgiyle yerine getirir ve Ona karşı huşu içinde bulunursun. Diğer insanlara karşı mütevazi olursun.

RABB'İNE İTAATTE NEFSİNE MUHALEFET ET !!!

Ey oğul!

Eğer kurtuluş istiyorsan, Rabbine itaatte nefsine muhalefet et. Nefsinle birlikte olmakta devam ettiğin müddetçe insanları ve diğer varlıkları tanıyamazsın. Dünya sevgisi ile dop dolu olduğun müddetçe âhireti tanıyamazsın. Ahiret sevgisi ile dolmadıkça âhirette Rabbini göremezsin. Nefis devamlı kötülüğe meyillidir, bu onun fıtratıdır, huyudur. Onun fıtratı bu olunca, artık var, ötesini sen düşün, neler yapmaz ki?

ALLAH'IN RIZASINA ULAŞMAYA ÇALIŞ !!!

Ey oğul!

Allah'ın rızasına ulaşmaya çalış. O senden razı olmuşsa bil ki seni sevmiştir. Rızık ve geçim endişesini kalbinden çıkar. Zira sen gönül huzuru içinde çalıştığın müddetçe sıkıntısız olarak rızkın Allah'tan gelecektir. Kalbindeki düşünceleri, tasalan, endişeleri at. Bir tek tasan olsun: O da Allah'a layık bir kul olup olmama endişesi... Bu mertebeye ulaşabildiğin an diğer bütün tasalarına Allah kâfidir.

DÜNYALIK İÇİN KİMSEYLE ÇEKİŞME !!!

Ey oğul!

Sakın sakın! Sen sen ol, dünyalık hususunda kimseyle çekişme, didişme. Kimsenin elindeki kısmete mani olmaya kalkışma. Zira herkesin nasibi mutlaka kendisini bulur. Eğer kaderde elinden alınması varsa, o da olur. Bu senin isteğinle olmaz.

Kadere razı olmak; kavga, çekişme ve didişme sonunda dünyalık elde etmekten daha güzeldir. Zira Allah'ın takdirine razı olmak her hal ü kârda hayatı güzelleştirir, tatlılaştırır, huzurlu kılar.

ALLAH'I KALBİNLE VE KALIBINLA AN !!!

Ey oğul!

Allah'ı önce kalbinle zikret, sonra da kalıbınla, dilinle.

 Onu kalbinle bin defa, dilinle de bir defa zikret.

NASIL İNSAN OLURUZ?



Bir bilgeye " Nasıl insan oluruz?" diye sormuşlar

"Üç adım atlama" gibi bir cevap vermiş bilge kişi:
....Önce sana kötülük yapanlara kötülük düşünmemen gelir,
İnsanlığa attığın ilk adım budur...

Sana kötülük yapanlara iyilik yapabildiğin an ise ikinci büyük adımı atar ve hakiki insan olmaya başlarsın..

Nihayet, sana iyilik yapanla kötülük yapan arasında bir fark hissetmeyecek hale geldiğin zaman insan olursun.

DOSTUN AYRILIĞI AZ DA OLSA AZ DEĞİLDİR!!!



Hadis-i kudsîde, (Ebrâr bana kavuşmağı çok istiyor. Ben de onları çok istiyorum) buyuruldu. Allahü teâlâ, ebrârın şevk, arzu sahibi olduklarını bildirdi. Çünkü, mukarrebler vâsıl olmuşlardır. Bunlarda kavuşmak arzusu artık kalmamıştır. Şevk, ayrı olanlarda bulunur. Mukarreblerde ayrılık gayrılık yoktur. Herkes bilir ki, kimse kendi nefsine kavuşmak için şevk sahibi değildir. Hâlbuki kendi nefsini taşkınca sevmektedir. Çünkü, nefsinden ayrı değildir. Allahü teâlâda bâkî ve kendi nefsinden fânî olmuş bir mukarrebin Allahü teâlâya olan yakınlığı, bir kimsenin kendi nefsine olan yakınlığı gibidir. Bunun için zevk, yalnız ebrârda bulunur. Çünkü, ebrâr çok sevmektedir ve kavuşmamıştır. Ebrâr demek, sona varmamış, mukarreb olmamış sâlik demektir. Tasavvuf yolunun başında veya ortasında bulunur. Sona varmasına kıl kadar ayrılık kalsa bile, mukarreb olmaz.

Şu fârisî şiirde ne güzel söylenmiştir;

    Dostun ayrılığı az olsa da, az değildir;
    Eğer gözde yarım kıl olsa da, çok görünür.

Sıddîk-ı ekber bir kimsenin Kur'an-ı kerim okurken ağladığını gördü. (Biz de böyle idik, fakat şimdi kalblerimiz katılaştı) buyurdu. Bu söz, kötülemeye benzeyip, övünmek olan sözlerdendir. Şeyhimden işittim, (Nihâyete ermiş, kavuşmuş olan, yolun başlangıcında, kendisindeki şevkı, arzuyu özleyebilir) buyurdu. Şevkın giderilmesi makamın daha yükseldiğini, daha tamam olduğunu gösterir. Bu makam ye's makamıdır. Yâni anlayamamaktan hâsıl olan üzüntü makamıdır. Çünkü kavuşulabilecek şey için şevk olur. Kavuşmak Ümidi olmayan bir yerde şevk olmaz. Yüksek derecelerin sonuna ulaşmış olan bir kâmil, bu âleme geri döndüğü zaman, ayrılık ateşine düştüğü hâlde, eski şevkı, arzusu geri gelmez. Çünkü, şevkın gitmesi, ayrılık kalmadığı için değildi. Ye's, Ümitsizlik geldiği içindi. Geri döndükten sonra da bu ye's kendisinde vardır.

Birinci kâmil böyle değildir. O, âleme dönünce, şevk de geri gelir. Çünkü, önceden yok olmuş olan (Fakt) yâni gaybûbet, yok olmak, yine hâsıl olmaktadır. Bir kâmil, geri döndüğü zaman, fakt, ayrılık bulunursa, faktın gitmesi ile yok olan şevk tekrar hâsıl olur.

Şeb-i Arûs



Büyük kısmını zikir ve tâat ve Kur’an-ı Kerim okumakla geçirdiği gecenin sabah namazı vaktinde abdest tazeleyip namazını kıldı, sonra yanındakilerden kefen istedi. Kefeni öpüp yüzüne sürdü, başına koydu: “Ey benim Rabbim, Mâlikim! Emrin başım gözüm üzere olsun” dedi. Odasına girdi. İçeride, her zamankinden çok kaldı. Dışarı çıkmadı. Bunun üzerine oradakilerden üç kişi içeri girince, İmam-ı Gazali hazretlerinin kefenini giyip, yüzünü kıbleye dönüp, ruhunu teslim ettiğini gördüler. Başı ucunda şu beytler yazılıydı:

Beni ölmüş sanıp üzerime ağlayan ve bana üzülerek ağıt yakan kardeşlere söyle ki,

Beni ölünüz mü sanıyorsunuz? Vallahi o ölü ben değilim.
Ben “sur” dayım, bu da benim cesedim. O bir zamanlar benim barınağım ve gömleğimdi.

Ben hazineyim ve örtüm de içinde sıkıntı çektiğim topraktan bir tılsımdır.

Ben sedef içinde bir inciyim, sıkıntıdaydım, sıkıntıyı terk ettim.

Ben bir serçeyim, bu da benim kafesim. Ondan uçup gittim, o ise rehin kaldı.

Beni kurtaran ve benim için yükseklerde mesken hazırlayan Allah’a hamd olsun.

Bugünden önce aranızda ölüydüm, canlandım ve kefeni çıkardım.

Ben bugün Mele-i Âla ile münâcâtta bulunuyor ve Allah’ı apaçık görüyorum

Levh’in karşısında durup uzak, yakın her şeyi görüyor ve okuyorum.

Yediğim içtiğim birdir. Bu bir semboldür, onu iyi idrak edin.
O, ne akıcı bir şarap, ne de baldır. Hayır, su da değil, bilakis süttür.

Bu sırrı anlayın, içinde bir haber var; yani lafızların altına gizlenmiş bir mana...

Evimi yıkın, kafesimi de sarsın, tılsımı bırakın fani olsun.
Elbisemi de gömleğimi de yırtın ve hepsini defnedilmiş olarak yok olmaya terk edin.

Ben yolculuğa çıktım ve sizleri arkamda bıraktım. Diyarınızı vatan edinmeye razı olamam.

Ölümü ölüm sanmayın, o gerçekte bir hayattır ve arzuların son noktasıdır.

Bu diyar derin bir uykudadır; ancak öldüklerinde uykuları dağılır.

Ölümün gelişi sizi hiç ürkütmesin; o sadece buradan bir intikaldir.

Gayret ederek azık edinin, hiç kusur işlemeyin; bizden olup da kusur işleyenler akıllı değildirler.

Rahmeti bol olan Rabbe hüsn-ü zan edin; O, iyiliği karşılıksız bırakmaz, Ona güvenin.

Nefislerimizin mayası aynıdır; bedenlerimiz de öyledir.

Kendimi siz olarak görüyorum; inancım sizin de ben olduğunuzdur.

Bana merhamet edin ki, kendinize de merhamet etmiş olasınız; bilin ki siz de izimizden geleceksiniz.

Ne zaman bir iyilik olsa lehimizedir; ne zaman da bir kötülük olsa bizdendir.

Allah’tan kendim için rahmet diliyorum; duama âmin diyen dostlara Allah rahmet etsin.

Benden sizlere selamın en güzeli; Allah’ın selam ve senâsı üzerinize olsun.

18 Eylül 2011

AŞK!!!





·        Şu dünyada yüzlerce ahmak, etek dolusu altın verir de, şeytandan dert satın alır.


·        Vazifesini tam yerine getirmemiş olanın vicdan yarasına ne mazaretin devası ne ilacın şifası deva getirmiş…


·        Aşk altın değildir, saklanmaz. Aşıkın bütün sırları meydandadır..


·        Yeşillerden, çiçeklerden meydana gelen bahçe geçici, fakat akıllardan meydana gelen gül bahçesi hep yeşil ve güzeldir..


·        Aşk, davaya benzer, cefa çekmek de şahide: Şahidin yoksa davayı kazanamazsın ki..


·        Sen diri oldukça ölü yıkayıcı seni yıkar mı hiç?


·        Ehil olmayanlara sabretmek ehil olanları parlatır.

15 Eylül 2011

ALLAH'I HER ŞEYE TERCİH EDİN!!!






Kardeşim!

Söz ebesi, başkasını avlamak için konuşan; Kalbi karışık, fesad, hile, kibir, hırs, tamah, buğuz ve adavetle dolu; Ameli nifak ve riyâ; Arzusu, Dünyada zevk ve sefâ ile yaşamak olanlarla arkadaş olma!

Sana ALLAH’ı hatırlatan içine ALLAH sevgisi aşılayan, hâliyle sana vâazeden kimselerle arkadaş ol!

Sakın, sana lisanı ile iyi şeyleri tavsiye edip, kendi nefsinde tatbik etmeyenlerle düşüp kalkma!Kalbi kararmış, taş gibi olmuş, merhametten eser kalmamış, gafil kimselerle olma!

Cisimleri Dünyada, ruhları Muhal-li Alâ’ya bağlı kimselerle ol!
Sakın, başkalarının ayıpları ile meşgul olupta kendini unutma! Bu hâl, kalb körlüğü getirir. Kalbi Mahal-li Alâ’ya bağlı bulunan, dedi-kodu bilmez olur. Başkalarını tedâvi edip de kendi hastalığına bakmayan doktor gibi olma!

……..

ALLAH’ı herşeye tercih edin!

Daima doğruluğu iltizam edin ALLAH’ı bütün kalbinizle sevin! Onun kapısına devam edin! Ölümü hiç unutmayın!

Hesaplı hareket eden kârlı olur. Hesapsız olanlar delalet te kalır. Sonunu düşünen kendini korur.

İyilik eken sevinç kaldırır. Kanaat edip şükredenin azı, israf edenin çoğundan çok hayırlıdır. Dışını insanlara, içini ALLAH’a bağla!

EY TALİB-İ HAK!!!








Eğer murad isen yine vazifelerin olacak. O zaman daha ağır bir vazife ile başbaşasın. İşte o zaman Hakk’ı (CC) sakın itham etme. Bela gelirse şikayet etme. Sonra kıymetin düşer. Hakk (CC) seni seviyor. Böyle ufak tefek işlerle seni tecrübe ediyor. Seni tam olgun mertebeye çıkarmak için bunlarla deniyor. Böylece derecen yükselir. Velîlerin derecesine çıkarsın. Senin derecen onlardan alttır. Yerinde kalmak mı istersin? Onların yeri, senin bulunduğun süfli alemden yücedir. Onların yanına varmak istemez misin? Bulunduğun durum aşağıdır. Bu aşağılık içinde kalmayı arzu eder misin? Sen bunları arzu etsen bile Allah (CC) istemez. Çünkü O (CC), seni seçmiştir. Senin için O’nun (CC) bilgisi, senin bildiklerinden çok üstündür.

O (CC), senin için iyiyi seçiyor; en güzeli hazırlıyor. En yararlı hangisi ise onu söylüyor. Sen bunları kabul etmekten çekmiyorsun.

Burada sen bazı şeyler diyebilirsin. Mesela:  “Allah (CC) madem birini seviyor, onu istiyor neden cefa veriyor? Halbuki bu cefa, en çok sevilene oluyor.”

Bu durumda sana Peygamberin (SAV) durumunu anlatmak yeter. O (SAV), en çok sevilendir. Bununla beraber en fazla cefa çekendir. Bu hali Peygamberimiz (SAV) şöyle beyan ediyor:  “Kimsenin yapamayacağı şekilde Allah’tan (CC) korkarım. Allah (CC) yolunda kimsenin çekmediği ezayı çekerim. Öyle zaman oldu ki bir ay yiyecek bulamadım.”  Yine buyuruyor:   “Ben Allah’ı (CC) en çok bilenim ve en çok korkanım.”

Talip için beladan kaçmak olmaz. Nefsine hastalık gelir. Çocuğun ölür, malın çalınır. Bağına bahçene afet gelir. Bunların hepsini hoş karşılayacaksın. Bunlar, seni manevî günahlardan, kirlerden koruyacaklardır. Böylece hakikati sevenlere katılacaksın; onları bulacaksın.

Bu mana demek değildir ki bu gibi afetleri arayacaksın… Hayır. Gelene razı olacaksın, yani elinde olmadan…