13 Ekim 2011

Dostun az ayrılığının azlığı yoktur...


Bilesin ki;

İnsanın kalbi, Arş-ı Rahman'ın örneğidir. Kalbe bağlı zuhurlar, arşa bağlı zuhurlar gibidir.

Aynı şekilde, Beytüllah'tan dahi, insanda alamet vardır.
Bu büyük devletin sahipleri asaleten Nebi ve Resullerdir. Bu büyüklere uyma ve veraset yolu ile ümmetlerinden bazıları dahi onunla müşerref olurlar. Amma, kendisi için nasip olunan kimse ise...
Bu devlet, enbiyanın ashabında, enbiyanın sohbeti bereketi ile pek ziyade ve pek çoktur.

Ashabın zamanından sonra, bu nimetle şereflenmek azaldı. O kadar ki, aradan uzun asırlar geçtikten sonra, tabi olma ve veraset yolu ile bir kimse onunla müşerref olur ise, büyük bir ganimettir; kibrit-i ahmerdir. Bu şahıs dahi, as-hab-ı kiram zümresine dahildir. Allah onlardan razı olsun. Sabikun zümresinden sayılır.

Bu muammayı bundan ziyade nasıl açayım? Bu rumuzlar dışında ondan ne miktar şerh edeyim?

Sübhan Allah'ın fazlı ile bu devlet zuhura geldikten sonra; daha önceki makamların tümü hiçlik bulur. Onlardan yana ne nam kalır; ne de şan. ister kalb nisbeti olsun; isterse başkası. Nehrullah gelince... Nehr-i İsa battal olur.
Bu devletin sahipleri, sırat-ı müstakim üzeredirler. Ki sırat-ı müstakim, matlubun vusulü hizasındadır. O kimse ki, bu sırattan kayıp sağa sola geçmiştir; onun vusulü, zıllardan bir zılla olur. İsterse, zılalde dahi, mertebeler değişik olsun; yine de hepsi zilliyet damgasını almıştır.

Bir şiir:

Dostun az ayrılığının azlığı yoktur;
Göze gelen kıl yarım dahi olsa çoktur...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder